Can sıkıcı günler

Türkiye'de yeni yılın ilk haftasında "Hilafet" konuşuluyor. Cumhuriyetin 100. yaşını kutlayan ülkemizde, halifelik isteyen ve şeriatla yaşamayı özleyen "karanlık sesler" yükseliyor.

 Dini vecibelerini yerine getiren toplum ne yazık ki, tarikat ve cemaat gibi adlar altında, çağ dışı bir modele zorlanıyor. Bütçeden en yüksek payı alan   Diyanet, din kisvesi altındaki grupların sokak gösterisine sessiz kalabiliyor. 

 Yılbaşı sabahı İstanbul'da Filistin'e destek mitingi diye hilafet sloganları atılabiliyor. 

 Anıtkabir'e çıkan aklını yitirmiş bir kişi cumhuriyete küfür edebiliyor, şeriat istediğine haykırabiliyor.

TÜRKİYE HAK ETMİYOR

Halk ayrılmış, iki kampa bölünmüş ve daha kötüsü birbirine düşmanlaşıyor. Kimi yumrukla kimi başka yollarla karşılıklı vuruşma başlıyor. İşte bu, Türkiye'nin hiç hak etmediği ve istemediği bir durumdur. 

 Yabancıların ileri karakolu kabul edilen sözde tarikatların liderleri, kendi kişisel servetlerini katlayarak büyütürken, onların kölesi olan kitle yoksullukla kıvranıyor. Varını yoğunu bağlandığı cemaate veren insanlar bu dünyada cennet tapusu almanın hayaliyle teselli buluyor. Yoksulluğun çok iyi olduğu anlatılıyor, manevi yükselişin böyle gerçekleştiği yüksek sesle dile getiriliyor.

KARANLIĞA DOĞRU

 Sözde imamlar, ne olduğu belirsiz hocalar, kendinden mekul şeyhler kentlerde cirit atıyor. Noel ayıplanıyor, yılbaşı kutlaması lanetleniyor, cübbeli, takkeli, poturlu giysiler popüler gösteriliyor.

 Türkiye bir karanlığa doğru hızla sürükleniyor. Bu kötü gidişe bir şekilde dur deme zamanı geldi de geçiyor. 

 Gelecek kaygısı taşıyan insanlar ne asgari ücret artışını, ne enflasyon rakamını, ne ezilmişliği umursuyor. 

 Duyarsız, sessiz ve tepkisiz bir toplum çok tehlikelidir. 

TEPKİSİZ BİR TOPLUM

 Türkiye kurumların çatışmasını yaşadı ve bir süredir yaşamaya devam ediyor. İnsanlar saflara bölündü aralarında düşmanlık tırmanıyor. Ve seçim dönemine girildi. Önümüzdeki 3 aylık süreçte çok tehlikeli bir yolculuk olacağı anlaşılıyor. 

 Patlamaya hazır bir toplum özgürlükler verilerek nefes alabilir. Gözaltı ve tutuklama gibi korku sopaları yerine, insanlar düşüncelerini kolayca açıklamayı hak ediyor. 

 Türkiye'nin akılla yolunu bulması gereken günler yaşıyoruz. Bu can sıkıcı süreç bir şekilde sona ermeli ve aydınlık günler yaşamalıyız.