Turizmciler siyasiler lafım sizlere...

ITB Turizm Fuarı için Berlin’deydim…

Fuara asılan Antalya’nın tanıtım afişindeki slogan, geçen yıl ITB’de Konya Mevlana ve Kapadokya gibi turizm bölgelerinin kullandığının aynısıydı…

Yani, turizmin lokomotifiyim diyen Antalya, bu yıl fuarda bir yıl önce başka turizm kentlerimizin sloganıyla tanıtım yaptı.

Ne diyelim?..

Tembellik mi diyelim, hazır kalıpçılık mı diyelim, ne diyelim bilemedim.

Pes doğrusu demek ey iyisi…

Neydi peki bu yıl ki Antalya’nın o sloganı; Antalya immer Wieder schön…  (Antalya her seferinde güzel… Veya, Antalya her zaman güzel)

Bu slogan bana, İyi Parti tarafından, ‘Antalya’ya iyi gelecek’ sloganı çalınan Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in yeni kullanıma soktuğu, ‘Türkiye güzel, Antalya çok güzel’ sloganını hatırlattı.

Yani, anlaşılan o ki Türel’in sloganı da, ‘çalarlar’ diye endişeleneceği kadar orijinal bir slogan değil…

Çünkü, geçen yıl fuarda, ‘Türkiye her zaman güzel, Antalya her zaman güzel’ sloganı da kullanılmış…

Bu yıl da öyle…

Demek ki, Türel’in bu sloganını kim ürettiyse, fuardan yolu geçmiş…

Artı, bir de şu var…

Şehir ile güzel kelimesinin özdeşleştiği tek bir şehir var, o da İzmir…

‘Güzel İzmir’ sloganı bu Ege şehrinin onlarca yıldır kullandığı bir slogan…

Biraz da buradan kopyacılık olmuş…

Neyse gelelim fuara…

Ve, bu kez Berlin’deki fuarda merak ettiğim şu sorunun cevabını aradım.

Sorum şuydu; turizm sektörü ve bakanlık 2018’den çok ama çok umutlu… 2015 rakamlarını yakalamayı umut ediyorlar. Rezervasyonlardan görünün de o… Peki, 2017’den bugüne ne oldu da Almanlar ‘Hadi bu yıl Türkiye’ye gidelim’ dedi?.. Geçen yıldan bu yana Almanya ile siyasi ilişkilerde ne değişti?.. Hatta, mevcut ikili sorunlar çözülmediği gibi, Türkiye Afrin’e bir operasyon da başlattı. Almanlar ‘tanklarımızı kullanıyorsunuz’ dedi ve bir daha gerim gerim gerildik. Turizmdeki olumlu havanın nedeni, sadece Türk kökenli Alman gazeteci Deniz Yücel’in serbest bırakılması olamaz?..

Peki, ne oldu?..

İşte bu sorunun cevabını aradım. Ve, aklıma yatan cevabı sonunda buldum.

Alman turist, 2 yıldır Türkiye’ye eskisi kadar gelmiyor. Bunun birinci nedeni iki ülke arasında yaşanan siyasi gerilimdi… İkincisi; terör olayları nedeniyle turistin kendi güvenliğine ilişkin kuşkulu yaklaşımıydı… Ve, üçüncüsü de; Türkiye’deki insan hakları, özgürlüklere getirilen kısıtlamalarla ilgili Alman basının tavrıydı... Merkel ve hükümetinin sürekli Türkiye ile iyileşme şantajı olarak dayattığı gazeteci Deniz Yücel’in serbest bırakılması olayı da Alman turisti başka ülkelere yöneltti…

Fakat son dönem bir şeyler oldu ve Almanlar yine akın akın gelmeye meyillendi… Çünkü, orta ve düşük gelire sahip Almanlar, siyasilere, ‘Yeter sizin kavganızdan bıktık’ diyerek Türkiye için kötü giden tabloyu değiştirdi. 2018’de Türk turizminin Almanya’dan beklentisinin yüksek olmasının ana nedeni ve sorumuzun asıl cevabı işte bu… Geliri yüksek Alman turist yine bu saydığım gerekçelerle Türkiye’ye gelmeyecek. Onlar tavrını, Türkiye’ye bakış açısını değiştirmedi. Çünkü onlar, parayı bastırıp istedikleri ülkelerde istedikleri hizmeti alıyorlar. Oysa, ‘Bu yıl Türkiye’ diyen Almanlar ucuz tatili ve aldığı kaliteli hizmeti özledi. Bunları bulduğu tek yer de Türkiye olduğunu yine hatırladı… İki yıldır başka ülkelerde verdikleri yüksek paraların karşılığını alamadıklarını farkettiler. İşte, bu yıl bizim yüzümüzü güldürecek olan orta ve ağırlıklı olarak da düşük gelirli turisttir…

Anlaşılan şu ki; Alman turist, siyasilerin kavgalarına kulaklarını artık kapatmış. “Ben Türkiye’den, Antalya’dan memnundum. Sizlerin yüzünden 2 yıldır paramı, zamanımı, tatilimi başka ülkelerde heba ettim. Siz ne yaparsanız yapın?.. Ben paramın karşılığını aldığım ülkeye, yani Türkiye’ye, Antalya’ya gideceğim” demiştir.

O nedenle, hangi siyasi çıkar da, ‘Bu artışta benim parmağım var’ derse, ‘Hadi ordan’ derim.

Gölge etmeyin, başka ihsan istemez…

Bu işin bence kahramanları farklı…

İyi ki,  getirdiği turist sayısı ile göğsümüzü kabartan dünya çapında birkaç iyi Türk acentesi, siyasilerin ne dediği umurunda olmayan, turizme siyasi değil de profesyonelce yaklaşan Alman acenteler, sorumluluk sahibi birkaç iyi otelci ve sektör duayeni var.

Yoksa işimiz çok zor.

KURTULMUŞ’U KURTARMAK…

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, bakanlar kurulu listesinde 19-20 basamak gerileyince biraz performansını kaybetmiş.

Ben açıkçası Kurtulmuş’un bu bakanlığı hazzetmediğini, bir an önce bu koltuktan nasıl kurtulurum diye aklından geçirdiğini düşünüyorum.

Hazzetse, Berlin’deki fuarın açılış günü, konuşmanın ardından apar topar kaçmazdı. Stantlara uğrar, turizmcinin hal hatırını sorardı. Yapmadı…

Koruma ordusu, ne turizmcileri yaklaştırdı yanına, ne de soru sormak isteyen gazetecileri…

Bir koruması, ‘Sorunuz varsa, basın müşavirine yazdırın sorunuzu’ bile dedi.

Değil fuar tarihinde, basın tarihinde görülmemiş bir cevaptı bu…

Bu bana, yakın bir tarihte basın toplantısında sorular sorulmaya başlanınca, danışmanına parmağını kaldıran gazeteciyi işaret edip, ‘O gazeteci arkadaşa bir sorun bakalım bana hangi soruyu soracakmış’ diyen bir bakanı anımsattı.

Basın özgürlüğünde gelinen durum maalesef bu…

Gazeteci muhalifse, değil Türkiye’de Berlin’de bile soru soramaz. O hale gelindi yani…

Turizm bakanını, fuarda, hem de dışarıdan tek bir katılımcının bile olmadığı Türk standında, Türk turizmcilerden koruyan bir koruma ordusuyla bu iş nereye kadar gidecek merak ediyorum.

Bence, yeni bir kabinede Kurtulmuş’u Turizm Bakanlığı’ndan kurtarmanın bir yolu acilen bulunmalı…

Ben artık, kaç turizm bakanı değiştirdiğimizi bile unuttum.

Kaldırın bakanlığı, direkt başbakan veya cumhurbaşkanlığına bağlı bir müsteşarlık haline getirin olsun bitsin.

Her bakan geldiğinde, her şey sil baştan olmasın.

Bu sektöre yazıktır, günahtır.

BELEDİYE BAŞKANLARI NEDEN YOKTU?

Berlin, Moskova, Ukrayna fuarları belediye başkanlarının katıldığı fuarlardır. Kendi bölgelerini, belediye standlarında tanıtma gayreti içine girerler.

Turizme bir katkı koyma peşindedirler.

Ancak, bu yıl Berlin gibi dünyanın en büyük turizm fuarına belediye başkanları katılmadı.

Antalya’daki 19 ilçe ve büyükşehiri de sayarsak 20 belediye başkanından 2’si gelmişti sadece fuara…

Biri CHP’li Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, diğeri ise Ak Partili Serik Belediye Başkanı Ramazan Çalık…

Her fuara gelen Mustafa Gül yoktu… Muhittin Böcek yoktu… Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel yoktu… Diğerleri de öyle…

Acaba diyorum; İçişleri Bakanlığı’ndan izin mi alamadılar.

Nedir problem?..

KADİR ABİ’YE AYIP ETTİLER

Olympos’taki ağaç evlerin sahibi Kadir Kaya fuarda dertliydi.

‘Ne oldu?’ dedim, özetledi:

“Fuarda ağaç ev yapmak için ağaçlarımı, üç tane ustamı getirdim… Daha önceki yıllar para talep etmeyen bakanlık ağaç evi fuarda kurmam için benden 2 bin euro istedi. Ben yıl yıl cebimden tanıtım için 150 bin lira harcadım. 2 bin euro’yu da verirdim. Ama tavırları yanlış. Bakanlıkta işi bilmeyen arkadaşlar çoğaldı… Maalesef tanıtımda geriye gidiyoruz. Bizden faydalanacakları yerde, bizi emir eri olarak görenler var. Alternatif turizmde en çok ödül alan benim. Kendi klasmanımda dünyanın en iyi 10’undayım.  3 yıl önce dünyanın en iyi ev yemekleri yapımcısı seçildim. Ama bunun gören bakanlıktan bir kişi bile yok. Ben para desteği istemiyorum. Biri çıkıp hatır sorsun, fikir alış verişi yapsın.  Bakan Kurtulmuş Antalya’daki toplantıda, ‘alternatif turizme destek vereceğiz’ demişti. Bu  mu destek?..”

VE BİZİM YÖRÜKLER ORTADA KALDI

Yörük deyince mangalda kül bırakmayan iktidar partisinin Antalya’daki belediye başkanları, siyasileri, bürokratları iş icraata geldiği zaman sus pus…

Berlin’e fuara gelen Patara Kültür ve Turizm Derneği’nden 5 kişi resmen ortaya kaldı. Söz verdikleri gibi halk oyunları ekibini sahneye çıkarmadılar, üstelik onlara oturacak bir tabureyi bile çok gördüler. Olgunlaşma gösterisi için gelen kadınların sayesinde sahnede poz verip yine yürüyüş yoluna serilen halıların üzerine oturdular.

İyi ki, Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal fark etti de, standına aldı, oturttu, ikramda bulundu fuar boyunca…

Velhasıl, bir turizm fuarında daha, bakan peşinde koşturan, bir fotoğraf karesine girmek için turizmci arkadaşının ayağına basan, omuz atan bazı turizmciler ile bakanla aynı karede bulunmak ve ‘Filanca bakanla fuarı değerlendirdik’ demek için dört takla atan meslektaş bile diyemeyeceğim bazı gazetecilerin akıl almaz mücadelesine tanık olduk.

Başka bir yazıda yine fuarı ve turizmi, ‘turizmin şekillendirilmesi görevini yıllardır siyasetçilerin ellerine bırakan, her konuda onların gözünün içine bakan, düşündüklerini otoritiye karşı dillendiremeyen, kendi içlerinde bir türlü birlik, dirlik ve görüş birliği içinde olamayan’ bazı turizmci ve yöneticilerini,  tabi ki tüm bunların odak noktasındaki siyasileri, onların kendi içindeki kavgalarını, o kavgalardan yansımaları, onların dedikoducu çevrelerini de ele alırız.

Yakın bir zamanda neden olmasın?..