GÖZLEMLERİM
Artık doktor olmaya gerek yok. Hepimiz çok iyi tanıyoruz. İyi kolesterol, kötü kolesterol, trigliseridi. Bunların kan düzeylerini, ne zaman kalp krizi, damar sertliÄŸi yapacaklarını, deÄŸil mi?
Aslında kolesterol, safra taÅŸları incelenirken katı safra anlamına gelen bu molekül ilk defa 1754’te safra sıvısında keÅŸfedilmiÅŸ ve kimyasal yapısında alkol bulunması nedeni ile de Kolesterol olarak adlandırılmış ve taÅŸ oluÅŸumu ile iliÅŸkilendirilmiÅŸtir.
Daha sonraları kalp krizi, ateroskleroz (damar sertliÄŸi) gibi hastalıklarda kandaki düzeylerinin yüksek bulunmasına baÄŸlanmış ve hep basit düÅŸünce ile suçlanmıştır.
İlk tespitinden itibaren yaklaşık 2 asır kolesterol çalışmaları moda olmuÅŸ her yerde kolesterol aranmış ve suçlanmıştır.
Kolesterol araÅŸtırmaları tüm hızı ile devam ederken iki biyokimyacı Amerikalı Konrad Bloch ve Alman Feodor Lynen, kolesterol ve yaÄŸ asidi metabolizmaları ile ilgili çalışmalarıyla 1964 te Nobel Tıp ödülünü kazanmışlardır.
Ve son 50 yıldır da kolesterolün proteinlere baÄŸlanarak kandaki taşınma ÅŸekillerinden kaynaklanan iyi (HDL) ve kötü ( LDL, VLDL) kolesteroller korkulu rüyalarımız olmuÅŸtur. Bu bulgular ışığında iyi niyetli olarak farklı amaçlarla da olsa tedavide yararlanılmıştır.
Bunlara karşın kolesterolsüz yaÅŸayamayacağımızı ders notlarımda 30 yıldır anlatmaktaydım.
Åžimdi izninizle, artık iyi bilinen klasikleÅŸmiÅŸ kolesterol metabolizmasını bir de beraber hatırlayalım. Hayvansal gıdalarda kolesterol, bitkisel gıdalarda 1/1000 oranında da olsa kolesterol ve aynı aktiviteye sahip olan ergosterol bulunmaktadır. Vücudumuzdaki kolesterol ise iki kaynaklıdır. Birisi gıdaya baÄŸlı kolesterol ve diÄŸeri ise aldığımız karbonhidratlar ( ÅŸekerli gıdalar) ın parçalanarak Asetil KoA ( sirke) ya dönüÅŸtükten sonra, bundan itibaren karaciÄŸerde sentezlendiÄŸini biliyoruz. KaraciÄŸerde bunlara farklı yapıda proteinlerin baÄŸlanması ile farklı özelliklere sahip HDL, LDL, VLDL dediÄŸimiz kompleksler kana bırakılmaktadır. Kandan da organlarımız ihtiyaçlarını buradan gidermektedir. Bu kolesteroller: Hücre membranı ( zar) yapısından tutun, ulak, steroid hormonları, sex hormonları, safra asidleri ve safra sıvısı bileÅŸeni, A,D,K ve E vitaminleri ile yaÄŸların emilimi gibi hayati öneme sahip metabolik yollarda baÅŸ rolü oynar. Bunların bağırsaklardan emilimini saÄŸlar.
Ayrıca D3 vitamini sentezi için gıdalarla aldığımız kolesterol ve ergosterol mutlaka gereklidir. Çünkü ancak gıdalarla alınan kolesterol UV nin etkisi ile D3 vitaminine dönüÅŸebilir. D vitamini tüm organizmanın Ca ++( kalsiyum ) metabolizması proteinlerinin ve immün sistem ( bağışıklık ) proteinlerinin ( Antikorlar) sentezi için gereklidir.
Sonuçta, tedavi amaçlı olsa da, kan kolesterol düzeyinin yükselmesini hastalığın nedenlerine baÄŸlayarak düÅŸürmemiz istemediÄŸimiz olumsuz sonuçlar doÄŸurmuÅŸtur. Olaylara tek taraftan bakarak kolesterolü suçlayarak, organizmanın bir bütün olduÄŸunu göz ardı ederek, organizmaya zarar vermiÅŸ olduk. Ve kan D vitamini gibi mutlaka olması gereken bir molekülü kaybettik.
Kısaca anımsattığım kolesterol metabolizması, doğru yapacağız derken yanlış yapılması sonucunda kendi ellerimizle, bozulmuştur.
Åžimdi Covid -19 ‘un D vitamini düzeylerinin düÅŸük olduÄŸu bireylerde daha etkili olduÄŸu, D vitaminin immun sistemi güçlendirerek, virüslere karşı koruyucu etkisinin olduÄŸu izlenimini göstermiÅŸtir.
DoÄŸanın muhteÅŸemliÄŸi budur. Yani tedbirli olması, hiç ÅŸaÅŸmaması ve bizi uyarması burada da karşımıza çıkıyor. Gerçekten metabolizmaya tekrar baktığımızda, sistemin iÅŸleyiÅŸine hayran olmamak mümkün deÄŸildir. Her taşın altında bir suçlu aramamak gerekir. Tam tersine olumlu bakarak nedenini keÅŸfetmemiz lazımdır. Åžimdi baÅŸa dönersek, yaklaşık iki buçuk asır öncesine, safra sıvısı ve safra taşının yapısında bulunan ve suçladığımız kolesterole… Suçlamak yerine, kolesterol ve asidleri safrada niçin bulunuyor? Buna bakalım.. Gıdalarla alınan yaÄŸ ve yaÄŸda çözünen tüm moleküllerin bağırsak boÅŸluÄŸunda pankreastan salgılanan lipazlarla parçalanmasını kolaylaÅŸtırarak emilimini kolaylaÅŸtırmanın ötesinde, kendisinin yani kolesterolün tekrar emilerek ( entero-hepatik dolanım) ince bağırsaklarda deÄŸiÅŸime ( 7-Dehidro-kolesterol ) uÄŸradıktan sonra UV nin etkisi ile D3 vitaminine dönüÅŸümünü saÄŸlamaktır. Çünkü ancak gıdalarla alınan kolesterol, bir baÅŸka deyiÅŸle ince bağırsaklardan geçen kolesterol D vitaminine dönüÅŸebiliyor. Dolayısı ile gıdalarda kolesterol bulunmuyorsa, metabolizma karaciÄŸerde kendi sentezlediÄŸi kolesterolü safraya göndererek ince bağırsaklardan tekrardan emilimini burada deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸramasını saÄŸlamaktadır. İşte safrada kolesterol bunun için bulunmaktadır. Safra taşı yapmak için deÄŸil.. Ancak safra sıvısının oluÅŸumu için gerekli moleküllerin noksanlığı veya fazlalığı taÅŸ oluÅŸturabilir. Yani DOZ… Yani DENGE.. Kolesterolün emilimi engellendiÄŸinde D vitamini öncül molekülü noksanlığından sentezlenemeyecektir.
Anlatabildim mi? Doğanın şaheserliğini..
Bu durumda, kolesterol zararlı mıdır, faydalı mıdır?
Yıllarca sevgi ile bakmamız gereken kolesterole öcü gibi baktırılmamız kandırıldık mı sorusunu akla getirse de , unutalım.. Güzel düÅŸünelim.
Ama DOZ hiçbir zaman unutulmamalıdır. En önemli faktördür.
Yeri gelmiÅŸken bu örneÄŸi diÄŸer metabolitler için de inceleyebiliriz.
Daha atlanılmaması gereken konular çoktur. Biyokimyasal analizler.
GDO lu gıdalar.. vs.
Bir başka sohbetimizde onları tartışmak dileği ile..
Sevgilerimle..
![]() ![]() |
![]() |
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |