Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, geçen gün basın toplantısı düzenledi.

Bir konuda öyle güzel laflar etmiş ki…

Alkışlamamak mümkün değil…

Bakın ne demiş:

“Bu tür kurumlardaki (Akdeniz Üniversitesi’ni kastediyor) en büyük sorun liyakat. En büyük amacım liyakata daha uygun şekildeki akademisyenlerle çalışmak. Çünkü, bu kurumda herkesin hakkı var. 70 bin öğrencimiz, 3 bin akademisyenimiz ve çok fazla personelimiz ve buradan sağlık hizmeti alan çok insan var. Hepsine karşı bir borcumuz olduğunu ve bu anlamda liyakatın çok önemli olduğunu düşünüyorum.”

Bu satırlarda eskiye bir gönderme var…

Hali hazırda liyakat üniversitede bir sorun ise bunun müsebbibi geçmiş yönetimlerdir.

Yani geçmişte görev yapmış rektörlerdir.

Yeni rektörün sözünü ettiği ‘Liyakat’ ne demek?..

Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne göre iki madde halinde yapılıyor liyakatın tanımı…

Birincisi; Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu…

İkincisi; Kifayet…

Peki, kifayet ne demek?..

Bir işi yapabilecek yetenekte olma, yeterlik…

Yani rektör diyor ki;

Üniversiteye liyakatı getireceğim… Liyakatlı insanlarla çalışacağım.

Bunun Türkçe meali şu:

Akademik kadrolara eş, dost, hısım, akraba, siyasetçi torpiliyle kimse giremeyecek. Yetenekli, yeterliliği olanları işe alacağım.

Yine söylüyorum, yerden göğe kadar haklı…

Sadece üniversitenin değil, Türkiye’nin de sorunu bu…

Liyakatsız, ehliyetsiz, beceriksiz, iş bilmez, torpilli insan yığınlarının önemli görevlere atanmasının durdurulması önemli…

Bu tür kişilerin yerine de işi yapabilecek kapasitede insanların getirilmesi elzem…

Olması gereken bu…

Şimdi sayın rektöre sorularımızı soralım…

Sayın Özlenen rektörüm… 3 kardeş ve bu üç kardeşin de eşlerinin hepsi, yani toplamda 6 kişinin Akdeniz Üniversitesi’nde doçentlik ve profesörlük yapmaları, sizin ‘Liyakat’ kavramınızla çelişiyor mu?..

Birbiriyle kardeş, gelin, elti ve enişte gibi akrabalık bağı olan bu 6 kişiyi, Akdeniz Üniversitesi’nin akademik kadrolarına alan eski rektörler sizce hakkaniyetli mi davranmışlardır?..

Kardeşler ve onların eşlerinin akademik kadrolara alınmasında sizin ve eşinizin şöhretinin etkisi veya dahliniz olmuş mudur?..

Sayın rektör…

Bu kardeşlerin, gelinlerin ve eniştenin sizinle bir ilgisi var mıdır?..

Misal;

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Doğum Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nasuh Utku Doğan, sizin öz be öz kardeşiniz midir?..

Ve bu kişi, siz rektör olduktan sonra Tıp Fakültesi’nin başhekim yardımcılığına getirilmiş midir?..

Kardeşiniz olduğu söylenen kişi, sizin yönetim kadronuzda, yani “A Takımı”nızda mıdır?..

Bu göreve, ‘Liyakatli’ bir seçim yapıldığından, başkasının hakkının yenmediğinden emin misiniz?..

Gönlünüz rahat mı?..

Eğer bu kişi kardeşinizse, yine kadın doğum bölümünde görevli Doç. Dr. Selen Doğan’da sizin yengeniz mi?..

Durun daha bitmedi?..

Bölüm bölüm gidiyoruz…

Gelelim Tıp Fakültesi Kardiyoloji Bölümü’ne…

Prof. Dr. Umuttan Doğan’ın da sizin kardeşiniz olduğu söyleniyor… Doğru mu?..

Tıp Fakültesi Nöroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ebru Apaydın Doğan’da yine yengeniz olurmuş öyle mi?..

Sayın rektör…

Bunlar doğruysa… Siz ve eşiniz Prof. Dr. Ömer Özkan ile birlikte aynı aileden 6 kişinin Akdeniz Üniversitesi akademik kadrolarında olması, bir kardeşinizin ‘A Takımı’na girmesi, ‘Liyakat’ ile ilgili söylemlerinizde ve hedeflerinizde bir zafiyet yaratır mı?..

Eminim ki, onlar da sizin gibi becerileriyle, bilgileriyle, torpilsiz ve hak ederek o kadrolara gelmişlerdir.

Bundan hiç kuşkum yok…

Size tavsiyem; Kardeşlerinizle, yengelerinizle, eşinizle beraber ıslandığınız bu yollarda durmak yok, yola devam…