Ülkemizde her yıl 18–24 Mart tarihleri arası “YAŞLILAR HAFTASI” olarak kutlanmaktadır.

Hepimizin bildiği gibi yaşam; çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık gibi göreceli kavramlar arasına sıkıştırılmış bir süreç. Bir yanda henüz yirmili yaşlarda olmasına karşın kendini yaşlı hisseden, umudunu yitirmiş gençler, bir yandan da seksenli yaşlarında hala üreten, yaşama direnen pek çok yaşlı…

Yaşlı insanların toplum içinde yaşayıp, normal bir sosyal yaşam sürdürmeleri ve buna bağlı olarak da fiziksel ve ruhsal sağlıklarından daha fazla keyif almaları ve üretkenliklerini sürdürebilme imkanları sağlamak toplum olarak hepimizin görevi.

Kuşaklar arası iletişimin, yaşlıların deneyim ve birikimlerinin gençler ile paylaşılmasının ve gençlerin katkıları ile toplumsal değişimlerin ve pek çok yeniliklerin farkında olunmasının da yaşlıya olumlu katkıları olacağının da göz ardı edilmemesi gerekir.

Yaşlanmadan bilgeleşmek mümkün değildir. Bilgelik ise paha biçilmez bir beceridir. Bu beceriden değişik alanlarda faydalanmak toplumsal ilerleme açısından kritiktir. Genel olarak yaşlanmanın başlangıç yaşı 65 olarak kabul ediliyor olsada bence insan kendini hissettiği yaştadır diyorum. Buna en güzel örnektir Nebahat Çehre…Yaşı olmayan yaşsız sanatçı…

Her toplumun hafızası olmalıdır ve bazen bunu sağlayan toplumun yaşlılarıdır. Çok doğru rahmetli babamla yaşadıklarım ondan duyduklarım, dinlediklerim hiç bir kitapta yazmaz. Geçtiğimiz hafta İstanbuldaydım kızımla birlikte sohbet ederken eskilere çok eskilere gittik ve babama geldi konu kızım bana “ sen babanı hiç can kulağı ile dinlememişsin, keşke 1 günlüğüne geri gelse ben ona neler sorardım” dedi. Belki de çok haklı insan elindekinin kıymetini kaybedince anlıyor. Babam anlatır ben dinlerdim ama ne kadar ciddiyetle dinlediğim bugün tartışılır.

Evet sevgili dostlar yaşlılarımızın kıymetini bilelim, onları üzmeyelim.. Son günlerde sosyal medyada okuduklarımız, paylaşılan görseller, yaşlı bakım evlerinde yaşlılarımıza yaşatılanlar, annesini babasını sokak ortasında döven evlatlar… içim acıyor… “Gençlik ilkbahar gibidir, yaşlılık ise kışa benzer, öyle bir kış ki arkasından bahar gelmez”. Ne de güzel söylemiş Firdevsi…

Bu sabah televizyonda izledim sevgili Cenk Eren’in anneciğinin hastahanede bir hastabakıcının verdiği ilaç neticesinde öldüğünü. “Hastabakıcı acil çıkması gerektiği için bu ilacı vermiş”. İnanmak istemiyorum gerçek olmamasını diliyorum. Cenk Eren’in annesine olan düşkünlüğünü ona nasıl bebek gibi baktığını biliyorum. Şayet bu yaşanan gerçek ise bunu yapan hasta bakıcının cezalandırılması ve meslekten men edilmesi en büyük dileğim…

Yine şehit haberleri, yine ateş düşen ana baba yürekleri… Şehitlerimize rahmet ailelere sonsuz sabır dilemekten başka elden ne yazık ki bir şey gelmiyor … Güzel haberler duyacağımız mutlu bir hafta sonu geçirmeniz dileklerimle…

İnsanda, hayallerin yerini anılar almaya başlamışsa, yaşlılık başlamış demektir. (James Brewer)