Dualarımız senin için Alper Hocam…

Prof. Dr. Alper Demirbaş…

Aile dostum, arkadaşım…

Geçtiğimiz ağustos ayının ortalarında beni aradı…

Telefonda sesi kötüydü…

Amansız bir hastalığa yakalandığını söyledi…

“Ne kadar kötü?” dedim, çok kötü olduğunu söyledi.

“Benden de mi kötü?” dedim, güldü, “Evet, senden de kötü” dedi.

O günden sonra da WhatsApp’taki ortak arkadaş grubumuzda sağlık durumunu an be an paylaştı.

Kemoterapi ve immünoterapi aldı.

Kimi zaman sevindirdi gruba yazdıkları, kimi zaman üzdü.

Ve, nihayet Aralık ayında müjdeyi verdi:

“Tedavi başarılı oldu, yüzde 95 geriledi…”

Müthiş bir haberdi bu…

Dün de akciğer ameliyatı için yattı bıçak altına…

Kalan kitle de alındı ve sonuç mükemmel…

O kötü hastalığa yakalandığını söylediği gün Diego Maradona için yakıştırılan bir söz aklıma geldi.

Hani Maradona, 1986 Dünya Kupası finalinde kafa vurmak için zıpladığı  topu eliyle filelere göndermişti ya…

Sonrasını biliyorsunuz…

Gol geçerli sayılmış ve ülkesinde Maradona için “Tanrı’nın Eli” yakıştırması yapılmıştı.

Alper hoca, riskli ameliyatlar sonrası kurtardığı hayatlardan bazı hikayeleri bize anlatır, biz de ona, “Hayat veren o ellerin dert görmesin hocam” derdik.

Tanrı ona mucizevi bir çift el vermişti…

O ellerle yıllardır şifa dağıttı Antalya’da…

8 yıl Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, 15 yıl da özel bir hastanede hiç yıllık izin kullanmadan, gecesini gündüzüne katarak organ nakli yaptı.

Dile kolay…

8 bin 500 böbrek,

500 den fazla karaciğer,

100 civarında pankreas ameliyatı yapıp, böbrek ve karaciğer naklinde de ilklere imza attı.

Mesleğini o kadar çok seviyor ki, CHP’nin merhum Genel Başkanı Deniz Baykal onu kendisinden hemen sonra seçilebilecek bir sıraya yazmış ama o milletvekilliğini elinin tersiyle itmişti.

Nedenini sorduğumda, “Çok telefon aldım, hastalarım vekil olmamı istemiyor, ben de hastalarımdan vazgeçemiyorum” demişti.

Hastalarla duygusal bir bağı vardı…

Gecenin ilerleyen saatlerinde, yıllar önce ameliyat olup şifa bulmuş hastalarıyla uzun uzun konuştuğunu bilirim.

Hastalığı nedeniyle çalıştığı özel hastaneden Ağustos ayında ayrılmıştı.

Benim bildiğim, tanıdığım Alper Demirbaş, iyileşti ya rahat durmaz.

Hastalığı da yendiğini söylediğine göre bir ay, bilemediniz iki aya kalmaz yine çalışmaya, hastalara şifa dağıtmaya başlar.

Artık, ayrıldığı özel hastaneye mi döner veya başka bir hastanede mi organ nakline devam eder bilemem ama hastalarına şimdiden müjdeyi verebilirim.

Hoca iyileşti, yakında kavuşacaksınız…

***         ***        ***

BİLİN BAKALIM HANGİ PARTİDEN ADAY ADAYI

Antalya’nın Serik İlçesi’nden bir aday adayını tanıtacağım size…

Hangi partiden olduğunu da sonra söyleyeceğim…

Bu kişi, belediye başkan adaylığına soyunmadan önce, Serik’te iktidarın yaptığı haksızlıklara kızar, zaman zaman da bazı bakanlara çok sinirlenirmiş…

Misal; bir gün sosyal medyasından, Serik’teki Beach Park’a Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından el konulmasına sitem etmiş.

Şöyle demiş;

“Sıra köyümüze geldi… Mahallemizde plan tadilatı adı altında ticari sahaları iptal ettiler… Artık amaçları neyse… Yeni ticari alanlar mı oluşturmak, yoksa yeni AVM’ler mi açmak?..”

Bir başka gün, “Sahilde başlayan katliam Belek merkezde ticari sahaları yok etmeyle devam etti” demiş misal…

Pandemi döneminde Turizm Bakanlığı’nın halk plajlarını açık tutmasına, “Şu salgın ortamında bile pes doğrusu” diye tepki göstermiş…

Başka bir zaman talandan bahsetmiş, “Sahilime dokunma” diye yine bakanlığa karşı feryat etmiş…

STK’ları, Serik halkını iktidarın bu icraatlarına karşı çıkmaya çağırmış…

Bir gün yine çok fena kızmış, “Yazıklar olsun” demiş, bakanlığa hitaben, ”Artık üzerimizden elinizi çekin…Yeter… Artık yeter” diye seslenmiş mesela…

“Ne için?.. Rant için, para için” diye de eklemiş…

Ağır suçlamalar değil mi?..

Yetmemiş, bakanlığı mahkemeye vermiş…

Şimdi size soruyorum, bu kişi hangi partiden belediye başkanlığına aday adayı olmuştur.

A:) CHP B:) MHP C:) İyi Parti D:) Ak Parti

Sayın Bülent Aydın, Ak Parti Serik Belediye Başkan aday adaylığınız hayırlı uğurlu olsun…

Bülent  bey, bir paylaşımınızda yine iktidara sitem ederken cümlenizi şu sözle bitirmişsiniz; “Kurt kışı geçirir de yediği bu ayazı unutmaz.”

Maşallah, siz ne çabuk unuttunuz…

Bunun sırrı ne acaba?..