Sokaklar yanmasın

Çok gergin bir toplum var. İnsanlar patladı, patlayacak. Herkes "güç bende" modunda. Kimi bileğine, yumruğuna, mermisine, kimi de sırtını dayadığı bir partideki büyüklerine, abilerine güveniyor. 

Şarkıları, türküleri bile ayrışan bir halk olduk. Kaos bir ortamda yaşıyoruz. Her şey itici geliyor, rahatsız ediyor, sinirlendiriyor, geriyor. Kardeşlik, birlik, bütünlük ruhu kayboldu. Birbirimize destek olmayı, el vermeyi bıraktık. Sevmeyi, sevilmeyi unuttuk. Selam bile vermiyoruz. Ne oldu bize böyle?

MİLLİ DUYGUDA AYRIŞMA

Milli bayramlarda evlerin pencerelerine,  balkonlarına ay yıldızlı bayraklar asılıyor.  Şehitlerin kanından rengini alan o şanlı bayrağımıza birileri tepki gösteriyor. Kimi evlerine hiç asmıyor, karşı çıkıyor, kimileri bayram kelimesine de engel olmaya çalışıyor. Farklı bir bayraktan söz ediyor, "dini günler bayramdır" diyor.

Milli futbol takımının, kızlar voleybol takımının kazandığı maçlardan sonra, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganıyla sokaklarda gezenlere birileri öfke ile bakıyor, kin besliyor. Bu nasıl bir ayrışmadır?

AKLINCA TEBLİĞ YAPIYOR

 Cübbeli, sarıklı, sakallı tipler kendilerince tebliğ yapıyorlar. "Burası müslüman ülke. Sokakta dondurma yalama. Boş oturma zamanını harcama" diye konuşuyorlar. 

Barları, meyhaneleri dolaşıyor, günahtan söz ediyorlar. Bu nasıl bir özgürlüktür?

Bir videoda gördüm. Çocuklar dondurma yiyorlar. Birileri yanaşıyor, "Burası müslüman ülke, sokakta böyle dondurma yiyemezsiniz"  diye aklınca öğüt vermeye çalışıyor. 

Bir başka videoda, meyhanelerin olduğu sokaklarda, çağdışı giyimleriyle tuhaf tipler, islâm dinine davet ediyor. 

 Bir sarıklı sakallı şalvarlı elinde orakla Atatürk heykeline tırmanmış, ayaklarına vuruyor, kırmaya çalışıyor. Anıtın üstünde "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" yazıyor. Yakalanıyor ve meczup raporu alıyor. Bu akıl hastalarını birileri böyle koruyor.

SURİYELİSİ AFGANI İSTEMEZ

Iraklılar sonra gelen Suriyelilere karşı çıkıyor. Suriyeli sığınmacılar da yeni gelen Afganları istemiyor. Yalnız büyük kentlerde değil hemen her ilde çok büyük yabancı nüfusu bulunuyor. Demografik yapımız çoktan değişti. 

Biz kendi aramızda dinci-laik diye yarışırken, elin oğlu ülkemizde sokakları işgal etti, paylaştı,  mahalleler kurdu. Kendi aralarında ticaret yapıyorlar, Türklerden alışveriş etmeyi sevmiyorlar. Kendi güvenliklerini sağlıyor, kendi kafelerinde yiyor, barlarında eğleniyorlar. 

Tarabya koyunda, Caddebostan Plajında,  Ataköy, Florya, Yeşilköy'de erkekler beyaz donlarıyla, kadınlar siyah giysileriyle denize giriyorlar. Parklarda yasak olmasına rağmen nargile içiyor, mangal yapıyor, tavuk kanadı,  kebap yiyorlar. Halktan uyaran olursa dinlemiyor, kavga çıkarıyor, güvenlik güçlerine direniyorlar. 

VURDUM DUYMAZ ÖZGÜRLÜK

Sokak aralarında dükkan önlerine masa, sandalye atıyor, kaldırımı kapatıyor, gelen geçeni engelliyor, rahatsız ediyorlar. Bu ne vurdum duymazlıktır?

 İstanbul'un en gözde semtlerinden Moda'da yaşayanlar aylardır gürültü terörü ile yaşıyor.  Yerlisi yabancısı, içkilisi ayyaşı sokak aralarından naralar, çığlıklar atıyor, yüksek sesli müzikle dans ediyor, bağıra çağıra şarkılar söylüyor, meydan okuyor. Binlerce şikayet olmasına karşın bugüne kadar olumlu bir sonuç alınamıyor. Bu nasıl bir özgürlük anlayışıdır?

SOKAKLARA DİKKAT EDİN

Televizyon haberlerinde bakıyorsunuz birileri ellerinde silah, karşısındakine sıkıyor. Son günlerde -saymadım kaç tane- "yorgun mermiden yaralanan" insan haberleri duyduk. Pompalı tüfekle havaya ateş açanların, sözde kutlama yapanların da sayısı o kadar arttı ki insan inanmak istemiyor. 

Bugün var, yarın olmayacak politikacıların yalanlarıyla ayrıştık, kamplaştık, adeta düşman olduk. Bir kıvılcım düşmeden, alev çıkmadan,  yangın olmadan sakinlik, serinlik, dinginlik arıyoruz. 

Sokaklar ısınıyor. Sokaklar önemlidir. Sokaklara dikkat edin. Aman sokaklar yanmasın.