Antalya’nın Manavgat İlçesi’nde bir hakimin, beraat kararı verdiği biriyle içki masasında fotoğrafı yayınlanınca, hem biz gazeteciler, hem de haberi okuyanlar, ‘Rezalet’, ‘Böyle şey olur mu?’, ‘İşte adalet sisteminin geldiği nokta’ laflarıyla konuyu geçiştirdik.

Yangın, sel gibi felaketlerden kafamızı kaldırıp bu hakim olayının önünü, arkasını bir türlü araştıramadık.

Geçen gün, Manavgat yangını meselesi konu olarak soğumaya başlayınca, fırsat bulup hakim işini eşelemeye başlayalım dedik.

Bırakın toprağı eşelemeyi, daha topağın üstünü süpürürken iş patladı.

Bu olayın, bir anlamda Antalya’nın Sezgin Baran Korkmaz olayı olduğu ortaya çıktı, siyasi bağlantılarıyla ilgili dedikodular etrafa saçıldı.

Çünkü, hakimle alem yapan E.B’nin çökme yöntemleri Korkmaz’ın uyguladığı taktiklerle aynıydı...

Dolayısıyla arkasında siyasi bir güç olmadan bunları yapamazdı.

Mahkeme kayıtlarında, E.B’ye, 'suç işlemek için örgüt kurmak', 'nitelikli dolandırıcılık', 'resmi belgede sahtecilik' ve 'tefecilik' gibi suçlamalar yüklense de, bir otele çökme olayı var ki, Sezgin Baran Korkmaz yanında halt etmiş.

Kumköy’deki otel sahibi Danimarka uyruklu Tom Lautrup Frederiksen, otelinin muvazaalı işlemlerle elinden nasıl alındığını E.B’nin yargılandığı mahkeme tutanaklarında satır satır anlatıyor.

Aslında bu olay bile ayrı bir yazı konusu…

Her satırı ibretlik…

E.B’nin arkasında güçlü birileri olmadan bu işleri kotarması mümkün değil.

Ama hep kotarmış, tüm işlerden tereyağından kıl çeker gibi sıyrılmış…

İnanılır gibi değil…

Beni asıl meraka sevk eden, E.B’nin bu işleri nasıl yaptığından öte, nasıl serbest bırakıldığıydı…

Kelepçeyi çözen değil, ‘Çöz’ diyen kimdi, kimlerdi?..

Hem beraat kararına imza atan hakimin, hem serbest bırakılan E.B’nin arkasında hangi güçler vardı?..

Esas araştırılması gereken de buydu.

Size soruyorum…

Hangi aklı başında bir hakim, bir ızgarada balık, bir salata, iki kadeh rakıya bir çete liderini serbest bırakabilir?..

Eğer o kişiden yüklüce bir para almadıysa bu işi yapmaz…

Peki, o hakimin serbest bıraktığı örgüt liderinden para aldığı yazılıp çizildi mi?..

Yok…

Dedikodusu yapıldı mı?..

Hayır…

Hakim eğer para almadıysa, E.B’yi serbest bırakmayı teşvik eden olay neydi?..

Ne vaad edilmişti?..

Vaad yoksa, hakim, neyin, kimin hatırına E.B’yi serbest bırakmıştı?..

O hatırlı kişi veya kişiler kimlerdi?..

Hangi güç odaklarıydı?..

İktidarla bir ilişkileri var mıydı?..

Hakim, neyin karşılığında beraat kararı vermiş, suç örgütü lideri E.B’yi neyin karşılığında serbest bırakmıştı.

Hakime, bir suç örgütü lideriyle aynı masada, kadınlarla, içkili alem yapma cesareti veren neydi?..

İşte, meselenin asıl özü, bu sorulara verilecek cevabın içinde gizli…

Öncelikle sorulması gereken soru da şu;

E.B, serbest bırakılma karşılığında kime ne verdi?..

Ben bu sorulara kafa yorarken, gece ajanslardan bir haber düştü önüme...

Alanya’nın Türkler Mahallesi’nde 4 tekne cayır cayır yanıyordu.

Daha alevler direğin tepesine ulaşmadan biri aradı, kulağıma şunu fısıldadı;

“Bu teknelerden biri, serbest bırakılma karşılığı çete lideri E.B tarafından bir siyasiye hediye edilen tekne…”

İnanamadım tabi…

“Daha dur” dedi, kulağıma fısıldayan adam;

“Bir de Manavgat’ta AVM olayı var… Aynı siyasinin yakınlarının yüzde 20 hisse sahibi olduğu AVM’ye E.B baskı yapmış. Şimdi o siyasinin yakınları AVM’nin büyük hissesine sahip olmuş…”

Bunlar birer iddia…

Çünkü, doğruluğu ispatlanmamış…

Kimine göre de tekneleri yakanlar, ticari rakiplermiş…

Hangisi doğru, neye inanalım?..

Gelen bir bilgi, yapılan ihbar çok önemli…

Hakimle yemek fotoğrafı hakkında savcılık soruşturma başlatmış, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) müfettiş göndermiş.

Benim merak ettiğim sorular bakalım cevabını bulacak mı?..

İddia edildiği gibi E.B’nin serbest bırakılması talimatı Antalyalı bir siyasiden mi geldi?..

Yine iddia edildiği gibi bu siyasinin yakınlarına ait Manavgat AVM’deki hisse artışında E.B’nin parmağı var mı?..

Türkler’de yanan teknelerden biri, o siyasiye veya yakınlarından birine serbest bırakılma karşılığı E.B’nin hediyesi mi?..

Savcı ve müfettiş bu soruları sorup cevabını alabilecek mi?..

Sonuçta, olayın iç yüzü ortaya çıkacak…

İftira ise bu kez iftira atanların peşine düşeceğiz.

Gerçekse olayın üzerine daha çok gideceğiz.

Bakacağız, takip edeceğiz, göreceğiz…

O savcı, o müfettiş başlarına bir iş gelmeden, muhataplarına bu soruları sorup işin aslı neyse ortaya çıkararak meseleyi sonuçlandırırlarsa bilin ki benim gelecekten umudum olacak.

Aksi halde, bu anlattıklarımın üzerine soğuk bir su içip yine yangını, seli konuşmaya devam edeceğiz.

***        ***      ***

ÜNİVERSİTE STADYUMU

Hükümet tasarruf tedbirlerini açıkladı.

Kendisi tedbirlere ne kadar uyuyor, işte o muamma…

Ama biz yine de çevremizde olup bitene duyarlı kalıp uyarımızı yapalım.

Sayın Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan…

Bana gelen bilgi şu;

Üniversiteden bazı kerli ferli profesörler, doçentler, makam mevki sahibi çalışanlar çarşamba günleri toplanıp futbol oynuyorlarmış.

Ne güzel…

Ancak, maçlarını gece, bir zamanlar Antalyaspor’un lig maçlarını oynadığı üniversite stadyumunda yapıyorlarmış…

Tüm stadyumun ışıkları hocalar maç yapacak diye saatlerce açık kalıyormuş.

Bu hocalarımız makam mevki sahibi olduklarından emrindeki personellerden bazıları da isteyerek veya istemeyerek onlara saha kenarında eşlik ediyormuş.

Bana iletilen ve şikayet konusu şöyle;

Bu hocalarımız, maçlarını hafta sonları gündüz oynayamaz mı?..

Stadyumun devasa spotlarının onlar maç oynayacak diye saatlerce açık kalması, oradaki görevlilerin mesaiye kalması, tasarruf tedbirleri kapsamına girmiyor mu?..

Sayın rektörüm, orada kimlerin bulunduğu, daha doğrusu takımlardaki isimler bana liste olarak geldi.

Ancak isimlerini burada yazmadım.

Yarın da malumunuz günlerden çarşamba…

Siz uyarsanız da, koca stadyumda oynamasına oynasınlar da, ışıklarını yakmadan gündüz veya hava kararmadan akşam saatlerinde yapsalar ya maçlarını…

Üniversitede görev yapan tasarrufa duyarlı kişilerin adına ileteyim dedim.