“Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geride bıraktığımız günlerde, “beklenen revizyon”u gerçekleştirdi. Kılıçdaroğlu, CHP’nin Örgütten ve Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’i Tanıtım, Basın ve Propaganda’dan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na getirdi. Tekin’in yerine ise, eski Bakan Nihat Matkap atandı. Kılıçdaroğlu, CHP MYK’da görev yapan, Hurşit Güneş Sena Kaleli, Süheyl Batum, Umut Oran, İzzet Çetin, Osman Korutürk, Gülsün Bilgehan, Engin Altay ve Alaattin Yüksel’i “teşekkür ederek” görevden aldı. Yerlerine ise Nihat Matkap, Atilla Emek, Gökhan Günaydın, Yakup Akaya, Faruk Loğoğlu, Birgül Ayman Güler, M. Zeki Gündüz, Perihan Sarı’yı atadı.
Daha önce de yazdım… Kılıçdaroğlu, bu hamleyi aslında 12 Haziran seçimlerinden hemen sonra yapacaktı. Ancak; Deniz Baykal ile Önder Sav’ın “olağanüstü kurultay” için imza toplamaya başlamasıyla birlikte kararından vazgeçti. MYK’daki olası değişikliğin, “Sav ve Baykal’ın isteği üzerine yapıldığı algısı” ortaya çıkacağı için süreci izleme kararı aldı. Kılıçdaroğlu, bu görüntüyü vermemek için, gelişmeleri dikkatle izledi. MYK’daki arkadaşlarına “İmza vermemeleri için delegeyle görüşmeyin, herkes özgür iradesiyle kararını versin” dedi. Baykal ve Sav’ın olağanüstü kurultay için topladığı imzaların 650’ye ulaşamadığını ve sadece 280’de kaldığını görünce de değişiklik için düğmeye bastı.
Bu arada bir parantez açarak, 280 sayısına da açıklık getirelim: Yeni düzenlenen ve çok az bilinen bir uygulamaya göre, delegeler notere gidip olağanüstü kurultay için imza verdiğinde, noter bu evrakın bir kopyasını da ilgili kuruma gönderiyor. CHP Genel Merkezi, bu yüzden delegelerin verdiği her imzadan, en geç iki gün sonra haberdar oluyordu. Genel merkez yönetiminin, “Kurultay isteyenlerin sayısı 280’de kaldı’’ demesinin sebebi bu… Genel Merkez, imza verenlerin sayısına noterlerden gelen evraklar sayesinde ulaşmıştı. Bu bağlamda, olağanüstü kurultay için imza toplayanların, “İsimler bizde kalacak, bu imzalar bizim namusumuzdur” demesinin hiçbir anlamı yok…
Şimdi gelelim tekrar esas meseleye:
Kılıçdaroğlu, geride bıraktığımız pazar günü, İstanbul’daki ilçe başkanları ve il yönetimiyle Movenpick Otel’de bir toplantı yaptı.Gürsel Tekin’in katılmadığı toplantıda konuşan Kılıçdaroğlu, ilçe başkanlarına, “Bundan sonra örgüt işleriyle daha çok ilgileneceğim” dedi. CHP liderinin bu sözü, Tekin’in görevden alınacağının işaretiydi.
Bu bağlamda, burada Tekin’in görevden alınıp yerine Nihat Matkap’ın getirilmesinden çok, Kılıçdaroğlu’nun bakış açısının ve “yeni konsept”inin değerlendirilmesi gerekiyor. Kılıçdaroğlu eğer dediği gibi “örgüt işleriyle daha çok ilgilenirse” hata yapar. Zira; Kılıçdaroğlu, ‘’örgüt işleri’’yle ilgilenmeye başlarsa kısa sürede boğulur. Meselelere ‘’dışarıdan bakabilme, denetleyebilme’’ yetisini kaybeder.
Neden mi?
CHP örgütleri, seçim kampanyasında TV ve gazetelere yapılan reklam harcamalarının kasayı boşaltması yüzünden bugün parasızlıkla boğuşuyor. Tekin’i en çok yıpratan ve “çözüm ürütmekte çaresiz bırakan” sorun buradan kaynaklanıyordu. Erdoğan Toprak ile Hurşit Güneş’in yaptığı 50 milyon dolarlık reklam bütçesi, örgütlere aktarılacak tek kuruş bırakmamıştı. CHP örgütleri bu yüzden, seçim kampanyasını neredeyse beş parasız yaptı… Bu sorunun yarattığı haklı öfke patlaması, Tekin'i hızla yıprattı.
Şimdi aynı sorun, Nihat Matkap’ı bekliyor… CHP'nin kasasınmda neredeyse hiç para yok... İl ve ilçe örgütleri ise buna rağmen, haklı olarak Matkap’tan ilk etapta bu sorunları çözmesini isteyecek. Kılıçdaroğlu da bu tür meselelerle uğraşmak zorunda kalınca, CHP tıpkı Baykal döneminde olduğu gibi, yine “içe dönecek.” Yanlış yapılan planlamanın etkileri, Kılıçdaroğlu’nu da Matkap’ı da yıpratmaya başlayacak. CHP, Suriye, Irak, İran, PKK, Yeni Anayasa'yla uğraşmak yerine, enerjisini iç meselelere harcayacak... Buna bir de Kasım ayında başlayacak olan “ön seçimli” , “çarşaf listeli” kurultayları eklediğinizde, CHP örgütleri yine “kaynayan kazan’’a dönecek…
Bu yüzden, Kılıçdaroğlu, “kendisine uygun bir örgüt dizaynı” hevesine kapılmak yerine, meseleye gerçekçi çözümler bulmak zorunda. Aksi halde, Matkap da çok kısa süre içinde örgütlerle karşı karşıya kalacaktır… Bu kaçınılmaz bir sondur…
Çünkü; CHP ne yazık ki; yapısal sorunlarıyla uğraşmaktan, politika üretmeye vakit bulamayan ve güven vermeyen bir parti görünümündedir. Sorun, Tekin, Kılıçdaroğlu, Matkap değil, yapısaldır… Gürsel Tekin, CHP okyanusunda sadece bir damladır... Bu yüzden, meseleyi "Gürsel Tekin üzerinden" tartışmak, hiçbir sonuç getirmeyecektir.
Bilinmelidir ki; Kılıçdaroğlu – Tekin ikilisi de CHP'nin yapısal sorunlarına neşter vuramamıştır. Bu bağlamda ikisi de başarılı olamamıştır. Yeni CHP’de Baykal – Sav kültürü hala egemendir. Dedikodu, hemşehricilik, dışa açılmak yerine içe dönme, iktidar perspektifli davranamama kültürü kırılamamıştır.
Yeni yapılan atamalar, bu tartışmaları daha da alevlendirecektir. Kılıçdaroğlu’nun “içe dönük mücadele vereceği” görüntüsü, dışarıya “iktidar olma perspektifini kaybetme” olarak yansıyacaktır.
Fiziğin en basit kuralıdır: Duvara yakından bakarsanız bir parçasını, uzaktan bakarsanız tamamını görürsünüz… Kılıçdaroğlu, ‘’duvara uzaktan bakmak” zorundadır. Eğer her kim Kılıçdaroğlu’na “örgüt işleriyle daha çok ilgilen, kendine göre bir örgütlenme yap” diyorsa, Kılıçdaroğlu o kişi ve kişileri yanında bir dakika dahi tutmamalıdır. Bu bakış açısı, Kılıçdaroğlu’na, dolayısıyla da Türkiye’nin geleceğine yapılabilecek en büyük kötülüktür. Ama ne yazık ki; CHP yine “içe dönmüş”tür.
Bu süreç, Kılıçdaroğlu’nun yıpranması, Tekin’in ise “yıpranma süreci”nin durması anlamına gelir. Tekin, daha pasif bir göreve çekilmiş, dolayısıyla “sorumluluk alanı” azalmış, Kılıçdaroğlu ise durumdan vazife çıkaranların kişisel hırs ve ikbal beklentilerinin ışığında yanlış yönlendirilmiş kendisini de ateşe atmıştır. Kılıçdaroğlu'nun artık Gürsel Tekin gibi bir “paratoner”i yoktur, şimşekleri üstüne çekecek bir “gönüllü” bulması da zordur. Şimşekler artık, 1 yılda dört kez MYK değiştiren, faturayı sürekli olarak MYK'ya kesen, “Örgütlerle daha çok ilgileneceğim” diyen Kılıçdaroğlu’nun üstüne düşecektir. Yeni MYK, Kılıçdaroğlu’nun yıpranma ve sorgulanma sürecini de hızlandırmıştır.
Bu meseleye de önümüzdeki günlerde devam edeceğiz… “