Türkiye’de trafik kazalarının yaklaşık yüzde 35’i motosiklet kaynaklı.
Her yıl binden fazla can, bu başıboşluk yüzünden toprağa gidiyor.
Ve giderek artıyor…
Bir zamanlar trafikte iki gözle hayatta kalmayı başarırdık.
Bugün altı gözümüz olsa yetmiyor. Çünkü yollar yarış pistine dönmüş, motor sesleri acı haberin habercisine dönüşmüş durumda.
Denetim yok. Yaptırım yok.
Sorumlu yok.
Ama cenazeler var…Her gün yeni bir kaza, yeni bir ölüm… “Bir ülkede yolda ölmek, yatağında ölmekten daha kolaysa, orada devlet uyuyordur.”
Peki nerede bu ülkenin trafik otoriteleri?
Nerede devletin eli, kanunun gücü, caydırıcılığın ağırlığı?
“Karnını doyuracağım” diye kuryelik kisvesiyle kuralsızca uçanlar,
birilerinin hayatını pisi pisine bitiriyor!
Daha dumanı üzerindeyken Engin Çağlar... Bir motor sesi, bir canı susturdu.
Allah rahmet eylesin.
Bugün Engin Çağlar…
Yarın belki benim, belki senin evladın…
O yüzden bu yazı yüksek ses:
Böyle gelmiş ama böyle gitmesin!
Her ölümden sonra üzülüp, aynı hızla unutuyoruz. Her motosiklet kazası sonrası aynı ezber:
“Gençti… Hayalleri vardı…”
Peki o hayalleri korumak kimin görevi?
Oysa unutmak, bir sonrakinin suç ortağı olmaktır. “Kural işlemiyorsa, ölüm hükmünü verir.”
Kask yok! Plaka yok! Sinyal yok! Fren yok! Vicdan yok! Fakat son sürat ölüm var! Ölümlerin sesini duymayanlara sesleniyorum: Bu milletin sabrı tükendi! Bu terör artık bitmeli!
Bu ülke üçüncü dünya reflekslerini sırtından atamazsa:
Sokaklarda değil, cephedeymiş gibi yaşamaya devam edeceğiz! Yollar savaş alanı değil; güvenli yaşam alanları olmalı.
Herkes Hakim, Herkes Savcı, Herkes Dedektif!
Son yıllarda ülke olarak tuhaf bir psikolojiye büründük: Televizyonu açıyoruz:
Cinayet var! Aile dramı var!
İnsanlık dışı ifşalar var!
Ev kadınları dedektif, emekliler kriminal uzmanı, televizyonlarda bir mahkeme kurulu…
Kan donduran cinayetler, aile dramları ve tarifi zor acılar; reyting uğruna soframıza servis ediliyor. İtiraflar, iftiralar, çığlıklar…
Sabah akşam “katil kim?” yarışındayız. Artık herkes hâkim, herkes savcı, herkes avcı…
Televizyon ekranları yarışma programı değil; yargısız infaz podyumu!
Bir avukat çıkıyor, “Normal anne-kız kavgası” diyor.
Bir başkası “O beni tehdit etti” diye bağırıyor ekranda…
Mutfak önlüğüyle bağlanan anneler, çocukları tarafından darp edilen ebeveynler…
Aman Allah’ım, hangi ara toplum böyle savruldu?
“Acı üzerinden eğlenen toplum, yavaş yavaş ahlakını toprağa gömer.”
Her kanalın kendi polisi, savcısı, bilirkişisi var artık.
Peki gerçekten adalet bu mudur?
Bu devletin gerçek savcıları, gerçek polisleri var.
Onlara fırsat verin! Onlara güvenin! Yargıyı ekranlara değil, mahkeme salonlarına bırakın.
Adalet ekran başında değil, mahkeme salonlarında tecelli eder.
Çünkü herkesin birbirini suçlu ilan ettiği yerde
adalet değil kaos olur!
Biz adaletin peşinde olalım.
Kuralların çiğnenmesine değil, uygulanmasına destek olalım.
“Denetimsiz yol, cinayetin suç ortaklığıdır.”
“Adalet, reyting masasına meze olduğunda toplum çürür.”
Allah herkesin evladını, eşini, komşusunu hayırlı insanlarla sınasın.
Biz aklımızı ve vicdanımızı koruyalım ki bu memleket biraz olsun nefes alsın.
Son Çağrı ; Yollar adımız kadar güvende olana dek…
Adalet, reyting kadar yüksek ses çıkarana dek…
İnsanlık, çıkarlardan daha değerli olana dek…
“Ya kuralları hatırlatacağız…
Ya da kaybettiklerimizin adını her gün mezar taşından okuyacağız!” Unutulmamalı ki;
“Unutulan her ölüm, bir sonrakine davetiyedir.”
Önceki sayfa
Sayfa başına git
|
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
