Bazen bir hikâye çıkar karşımıza…
Sadece bir olay değildir artık.
Bir vicdan tartısıdır, bir toplum sınavıdır… ve bazen de evlat yarasıdır.
Günlerdir Türkiye’nin gündeminde sadece bir soru dolaşıyor:
Bir anne toprağa girerken, o annenin canı—kanı—evladı nasıl olur da böyle bir yolun parçası olur?
Valizlerin Gölgesinde Yakalanan Kaçış
Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında, şarkıcı Güllü’nün kızı Tuğyan Ülker Gülter ve arkadaşı Sultan Nur Ulu, Büyükçekmece’de valizleriyle yakalandı.
İddialara göre hedef kaçmaktı.
Ama o valizlerin içinden sadece kıyafet değil, paniğin, korkunun ve karanlık bir planın ağırlığı çıktı. Adaletin nefesi, planlanan o yolculuğun çok daha önüne geçti.
Daha saatler önce adliyeye gidip şikâyet dilekçesi veren iki genç kadın…
Aynı günün akşamında, kaçmaya çalışırken savcılığın kapısında buldu kendini.
Bir yanda şikâyet dilekçeleri, öte yanda yakalama kararı…
Aynı gün, aynı adliye, aynı Türkiye.
Bir yüzün iki farklı parçası gibi.
KAÇIŞIN FOTOĞRAFI: KELEPÇE YALAN SÖYLEMEZ
“Masumum” diyordu…
Ama masum olan birini hiç başı bastırılarak, bir katile uygulanan prosedürle götürdüklerini gördünüz mü?
Kelepçe bile gerçeği saklamaz.
O görüntüde adalet sessizce şunu söyledi:
“Hakikat ortaya çıktı.”
Kelimeler yalan söyleyebilir…
Sosyal medya oynar, kamera açıları süslenir…
Ama kelepçenin ardındaki o yürüyüş, o nefes, o beden dili hiçbir makyajı kabul etmez.
Gerçek ancak bu kadar çıplak durur bir insanın üzerinde.
En Ağır Hakikat: Tasarlanmış Bir Anne Cinayeti
Bu dosyanın en acı tarafı, en insanı yakan yanı şu:
Akrabayı tasarlayarak öldürme…
Ve daha da acısı:
İddiaya göre, aylarca planlanmış bir ölüm…
Düşünsenize, “Canım” diyerek büyüttüğün, geceleri başını okşadığın, hastayken başında sabahladığın, uğruna dünyayı göze aldığın evladın, aylarca seni öldürmeyi planlasın… ve sonra öldürsün.
Bu dünyada bundan daha ağır bir ihanet, daha karanlık bir nefes var mı?
Bir anne öldü…
Üçüncü günün sabahında, o annenin kıyafetlerini satan bir evlat ortaya çıktı. İnsanın içi burkulmuyor mu?
Evlat böyle bir şey midir?
İnsanın kanı donuyor.
Bu mudur evlatlık?
Bu mudur vicdan?
Bu mudur insan olmanın yüzü?
Evlatlık böyle bir şey değildir.
Anneliğin karşılığı böyle ödenmez.
“Olmaz olsun böyle evlat” dedirten bir karanlığın içinden geçiyoruz.
Dünyanın en büyük acısı, “anne” kelimesinin içine gömüldü.
En Acı Tarafı Ne Biliyor musunuz?
Bazen valizlerde sadece kıyafet olmaz.
Korku taşır…
Panik taşır…
Karanlık hesaplar taşır…
Ve bazen kendinden kaçmaya çalışan bir vicdan taşır.
Annelikten nasibini almamış bir kalbin ürettiği karanlık…
Ve o karanlığın, toplumun ortasında yankılanan çıplak sesi
Kan bağının da bir sınırı varmış demek ki...
Derinleşen Dosya… ve Derinleşen Acı
Savcılık yalnızca kaçış girişimiyle ilgilenmedi.
Dosya genişledi, büyüdü, katman katman açıldı.
İzinsiz kayıtlar, iftiralar, perde arkası bağlantılar…
Ve Savcı’nın kendi ifadesiyle:
“İğneyle kuyu kazdık.”
Sabırla, sessizlikle, adım adım örülmüş bir adalet yolculuğu.
Bazı davalar bağırarak değil, sabırla çözülür.
Ve bu sabır, bugün karanlığı ortaya seren bir meşaleye dönüştü.
75 gündür kimsenin cesaret edemediği yere girenler oldu.
Başta bu olayın açığa çıkması için gece gündüz olayı aydınlatmak için deliller toplamaya çalışan Güllü’nün patronu Ferdi Aydın… ‘’Güllü abla bana hep, başıma bir şey gelirse kızımdan veya oğlumdan bilin’’derdi … Her defasında bunu söyledi ve bunu vasiyet olarak kabul etti…
Asla inanmadı kaza olduğuna…Gizli tanıklar buldu, şahitlik yapmak istemeyenlere güvence vererek onları ikna etti, çünkü ona göre Tuğyan herkese korku saçıyordu… Onun emeği çok büyük, gerçekten abla görmüş Güllü’yü… Ailesi bile konuşamazken bu adam kendini attı ortaya ve başardı…
Görünmeyeni görünür kılan, konuşulamayanı konuşulur kılan bir ekip…
Savcılığın yürüttüğü soruşturma artık sadece bir kaçış vakası değil.
Her yeni detay, dosyanın duvarlarına biraz daha ağırlık bindiriyor.
Ve o duvarın arkasında bir gerçek var:
Gecesini gündüzüne katan bir ekip bu karanlığı ortaya çıkarmak için ter döktü.
Kimsenin sesi çıkmazken çıktılar…
Kimsenin cesaret edemediğine el uzattılar.
Helal olsun.
Bazı davalar bağırarak değil, sabırla çözülür.
Ve bu sabır, bugün karanlığı ortaya seren bir meşaleye dönüştü.
Türk Halkı Güllü’yü Yalnız Bırakmadı
Türkiye’nin dört bir yanında tek bir ortak duygu vardı:
“Güllü’nün kanı yerde kalmasın.” diyen milyonlar vardı.
Ve kalmaması için çok büyük adımlar atıldı.
Adalet, ağır ama kararlı adımlarla geldi.
Savcının sabrı, kararlılığı; ekiplerin 75 gündür verdiği mücadele…
Her biri bu sonucu mümkün kıldı.
Bu sadece bir dava değil;
Annelik, vicdan ve insanlık sınavıdır.
Biz sabırsızdık…
Ama adalet yürüdü.
Sessizce, ağır ağır, ama dimdik.
Bizim sabırsızlığımızı bile taşıyan bir adalet yürüyüşü…
Bazı dosyalar aceleye gelmez.
Bazen adalet sessiz yürür…
Ama yürüdüğü zaman da sarsar.
Kapanış Değil, Başlangıç
Bu dosya bitti mi? Hayır.
Daha derinleşecek, daha çok detay gün yüzüne çıkacak.
Ama bugün bildiğimiz tek şey var:
Adaletin kapısı çalındı ve kapı açıldı.
Valizler yakalandı…
Karanlık planlar bozuldu…
Ve toplumun vicdanı, bir nebze nefes aldı.
Eğer iddialar doğruysa ve anneye kıydıysa bu evlat, ona artık hiçbir kelime masumiyet giydiremez.
“Adalet gecikebilir ama gölgesi bile zalime yeter.”
Önceki sayfa
Sayfa başına git
|
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
