Sahnelerin efe assolisti artık sessiz… Doğduğu gün sustu ama sesi hiç susmayacak.
Bir zamanlar bir ses doğmuştu bu topraklarda.
Sadece notaları değil, duyguları, zarafeti, asaleti de taşıyan bir ses…
O sesin adı Muazzez Abacıydı.
Ve kaderin cilvesine bakın ki;
Muazzez Abacı’yı, doğduğu gün 12 Kasım’da kaybettik.
78 yaşına bastığı gün, sessizce gitti...
Ama ardında yankılanan o ses hâlâ gökyüzünde dolaşıyor:
“Bir vurgun bu sevda…”
Onu en son bir Kıbrıs programında dinlemiştim.
Sahneye vuran spot ışıkları yüzüne denk geldiği için yüzümü tam görememişti.
Sonrasında bana dönüp,
“Seni göremedim ama salona nur gibi girdiğini hissettim” demişti.
Bu sözleriyle beni onurlandırmış, kalbime kazınmış bir anı bırakmıştı.
Yıllar önce iki kez evlendiği eşi Hasan Heybetli ile Şişli’de oturdukları dönemde, (bende o dönem orada bir gece kulübünde çalışıyordum) gidip geldiğimi gördüklerinde benim için “Bu kız çok delikanlı, cefakâr bir kız” derlermiş. Yıllar sonra Kıbrıs programı sonrasında sohbet ederken söylemişti bana bunları ve;
O sözleri duyduğumda hem sevindim hem duygulandım;
çünkü o, sahneye çıktığında tüm kadınlara güç veren bir duruşun sembolüydü.
Muazzez Abacı, sadece büyük bir ses değil,
aynı zamanda sahnede hanımefendi bir kabadayıydı.
Sözünü esirgemez, haksızlığa boyun eğmezdi.
Gerektiğinde dobra, gerektiğinde zarifti.
Ve evet, söylendiği gibi, gerektiğinde kemancıya bile sözünü sakınmaz hatta sahnede tokatlayabilirdi bile… Mizacı sert ama kalbi yumuşacıktı.
O kendine özgü yürüyüşüyle (küçük adımlarla bir ileri, iki geri)
sahnenin asaletiyle bütünleşirdi.
Her adımında müziğin ritmi, zarafetin ağırlığı vardı.
“Vurgun” şarkısı, onun için sadece bir eser değil,
hayatının bir özeti gibiydi.
Çünkü o, vurgunlarla yaşamış,
ama her seferinde zarafetiyle, asaletiyle yeniden doğmuştu.
Şıklığı, asaletli duruşu ve o benzersiz sesiyle
Türk Sanat Müziği’ne mührünü vurmuştu.
Muazzez Abacı, Türk Sanat Müziği’nin kalbiydi.
Onunla bir dönem kapandı.
Ama aynı zamanda bir dönemin zarafeti, bir milletin duygusu da onun sesiyle ölümsüzleşti.
Bugün artık o sahneler de yok…
Spotlar sönmüş, mikrofon sessiz.
Ama gökyüzünde yeni bir nota çalıyor:
Muazzez Abacı, kendi şarkısının içinde huzura kavuştu.
Kızının Amerika’da yaşadığını biliyoruz.
Ne garip bir tesadüf ki;
bir başka güçlü kadın, Ahu Tuğba da (onunda kızı Amerika’da yaşıyordu) Amerika’da hayata veda etti.
Yine büyük bir ses, Yüksel Uzel’i de yanlış hatırlamıyorsam Afrika’da kaybettik.
Hepsi bir dönemin rengi, bir sahnenin nefesiydi. Tüm kayıp dostlarımıza rahmetler olsun…
Şükür ki, bu büyük sanatçılarımızın bedenleri vatan toprağına getiriliyor,
ve değerlerine yakışır biçimde uğurlanıyor.
Keşke Ahmet Kaya ve Çirkin Kral Yılmaz Güney de
bu topraklarda huzur bulabilseydi…
Gönlüm isterdi ki hepsi, ait oldukları memleketin bağrında uyusun.
“Sanat ölmez, sadece sahnesini değiştirir. Bugün o sahne gökyüzü.”
Sözün Kalbi;
“Ruhun şad olsun, Muazzez Abacı. Sen artık sadece notalarda değil, bir milletin kalbinde yaşıyorsun.
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
|||||
|
|
|||||||
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
|
||||||||||||
|
|
||||||||||||
![]() Koç ![]() 21 Mart - 20 Nisan
|
||||||||||||
|
||||||||||||
|
||||||||||||
