Bölücü teröre karşı duyarlıyız

Terör örgütü PKK kendince tarihi adımlar atıyor. Sözde silah bırakıyor, Türkiye'den tamamen çekildiğini açıklıyor ve bu adımları İmralı'daki elebaşı Apo'nun verdiği talimatla yaptığını duyuruyor. Eli kanlı terör örgütünün yurt dışındaki yöneticileri sürekli olarak "çözüm süreci"nden söz ediyor, toplumsal barış ve özgürlük, geçiş hukuku, demokratik siyasete katılım istediklerini anlatıyor. 

 Dünya medyası önünde silah bıraktığını bir televizyon şovuna dönüştüren PKK, kendini dağıtmış kabul edilir. Silahsız bir terör örgütünün imkansız olacağını herkes kabul edecektir. Silah bıraktığını törenle açıklayan terör örgütü kendini feshetmiştir. Varlığını inkar eden, yok olarak gösteren bir örgüt, bu kez yeni bir açıklama yapma gereği duyuyor.

"Güçlerimizi Türkiye topraklarından çekiyoruz" sözlerine inanmamız isteniyor.

 İLERİ İSTEKLER

 PKK şöyle diyor:

"Türkiye'deki tüm güçlerimizi Medya Savunma Alanına geri çekme işlemini Abdullah Öcalan onayı temelinde gerçekleştirmekteyiz."

 Örgüt, tutuklu Öcalan'ın iki dudağının arasından çıkan sözü, emir kabul ettiğini itiraf ediyor. PKK sözcüsü daha ileri  isteklerde bulunuyor: 

"PKK'ya özgü geçiş hukuku esas alınmalı. Demokratik siyasete katılabilmek için gerekli özgürlük ve demokratik entegrasyon yasaları gecikmeden çıkarılmalıdır."

Kendini fesh ettiğini silahları bıraktığını ve Türkiye sınırları dışına çıktığını iddia eden PKK'nın üç ana isteği olduğu anlaşılıyor:

"Geçiş hukuku", "demokratik siyasete katılabilmek" ve "entegrasyon yasaları".

AF İSTEMİYOR

 Dem parti, TBMM'de olmasına rağmen, PKK sözcülerinin demokratik siyasete katılabilmek için özgürlük istemeleri, entegrasyon yasaları önermeleri ve bir geçiş hukukundan söz etmeleri, nasıl gerçek olabilir?

Irak'ın kuzeyine çekilen PKK, barış süreci için özel yasalar öneriyor, "af istemiyoruz" diyor. Türkiye'den çekildiğini iddia eden PKK'lı teröristler bu açıklamayı ellerinde silahları varken yapıyor. Samimi olmadıkları konusunda kuşkular bu nedenle bitmiyor. Kandil'deki açıklamanın sonunda kadınlar ve gençler başta olmak üzere, sivil halka mücadeleye devam çağrısı yapılması, "halkı sokağa dökeriz" tehdidi olarak algılanıyor.

 Türkiye'nin her türlü teröre karşı, tüm güçleriyle dimdik ayakta olduğu gerçeğini, kimse aklından çıkarmasın.