Antalyalı iki kafadar hanımları unutunca

Antalya’da iş dünyasının tanıdığı iki arkadaş, yaptıkları çapkınlıkları nedeniyle vicdana gelip, ‘Yahu, bir gece de hanımları yemeğe götürelim’ diyorlar. Bir cipe binip Konyaaltı’nda ünlü bir restoranın yolunu tutuyorlar.

Yemekte iki kafadar yine birbirleriyle sohbet ediyorlar, eşleri de birbirleriyle… Yemekler yeniyor, kafalar bulunuyor. Bizimkiler, ‘Yolluk, yolluk’ diye tutturunca hanımlar, ‘Biz arabadayız, çabuk gelin’ diye çıkıyorlar. Restoranın otoparkındaki cipin arkasına kuruluyorlar.

Derken, ‘Yolluk’ların biri gelip gidiyor ve iki arkadaş iyice sarhoş oluyorlar. Garsonların kollarında park yerindeki araca kadar gelip biniyorlar. Araba çalışır vaziyette, eşleri de onları bekliyor.

Restorandan ayrılan iki arkadaş, arkada hanımlarının olduğunu unutuyorlar. Eşleri de zaten içkinin tesiri ile yarı uyuklar vaziyetteler.

Yola koyulan iki arkadaş, bir süre sonra geçtikleri caddenin kaldırımında iki hayat kadını görünce aracı durduruyorlar. Arkadaşlardan biri, ‘Hadi gel, alalım bunları’ diyor. Öbürü de ona uyunca camı açıp pazarlığa başlıyorlar.

Kadınlarla pazarlığı bitirip, ‘Geçin arkaya’ dedikleri anda şoför koltuğunda oturanın kafasında bir topuklu ayakkabı patlıyor.

Eşlerinin arkada kendilerini izlediğinden habersiz kafadarlar neye uğradığını şaşırıyor. Bu arada, kafaya topuklu ayakkabı yiyenin eli yüzü her tarafı kan oluyor. Doğruca en yakın hastaneye gidip kafayı sardırıyorlar.

Ertesi gün arkadaşlarının kafasında sargı bezini gören dostları, ‘Ne oldu?’ diye soruyorlar. O da doğrusunu anlatıyor; ‘Valla, böyle böyle oldu… Yemekte hanımlarla konuşmadık, arabaya bindik konuşmadık. Varlıklarını unuttuk. Topuğu kafama yiyince farkına vardık’…