Ne zaman oldu da böyle olduk?
Ne zaman “ucuz ölüm” bu kadar sıradanlaştı da kimsenin içi titremez oldu?
Bir otel yangınında bağıra çağıra ölmek…
“Al aileni gel memleketine” diye çağırılan bir ailenin, geldikleri gibi topluca yok olması…
Kokoreçten, lokumdan, kumpirden, ruhsatsız parfüm imalathanelerinden çıkan facialarda yok olan canlar…
Bütün bunların tek sebebi: denetimsizlik.
Ve bu denetimsizliği normalleştiren bir umursamazlık kültürü.
Almanya’dan bir yıl önce gelen yabancı turist… Otele yapılan tahtakurusu ilaçlaması sonucu zehirlenip öldü.
Ankara’da iki yıl önce yine ilaçlama nedeniyle hayatını kaybeden bir aile…
Kaç kere yaşandı bu? Kaç kere “ders olsun” dedik ama olmadı.
Şimdi de Ortaköy’deki kumpir–midye vakası… Günde binlerce kişinin yediği bir yerde kimseye bir şey olmazken bu aile mi hedef oldu?
Üstelik küçük kız üç yaşında… Midye? Mümkün değil. Gözler Otel de… İlaçlama sonrası ihmal… Aynı otelde başka vakalar daha olmuş….
Belli ki yanlış kararlar, ihmal ve sorumsuzluk bir araya gelip bir kez daha can aldı.
Bugün sosyal medyaya düşen taksi görüntüleri…
Baba önde oturuyor; anne arkada yarı baygın; küçük kız sürekli kusuyor.
Taksici, “Torba verdim, durmadan kustu,” diyor.
Peki hastane?
İki ilaç yapıp gönderiyorsun…
Tekrar kötüleşip geri geliyorlar. Niye yatırmadınız.?... Niye yolladınız?.. Hayat bu kadar ucuz olmalı mı? Yazık çok yazık..
Son dönüşleri oluyor.
Anne ve iki evlat ölüyor. Baba entübe ediliyor ve tüm çabalara rağmen o da hayatını kaybediyor.
Tatile geldikleri ülkede, ihmal yüzünden bir aile toprak oldu.
Biz yine “vah vah” diyeceğiz.
Soruşturma açılacak.
Sonuç? Koca bir hiç.
Taksiciye anlatmış baba:
“Geçen sene geldiğimizde de kaza geçirdik.”
Demek ki İstanbul bu aileyi daha önce de uyarmış.
Bu şehir adeta ölümü çağırmış.
Yeni bir haber yine İstanbul Beyoğlu’ndan.. Arkadaşı ile birlikte gittiği kafede içtiği Türk kahvesi 26 yaşındaki genç kızı zehirledi… Kahvenin endüstüriyel bulaşık deterjanı ile hazırlandığı ortaya çıktı. İlk yudumu alır almaz aniden fenalaşarak tuvalete koşan genç kız. hemen hastaneye götürülüyor… Yapılan incelemelerde çıkan sonuç korkunç… Zehirlenme sebebi çamaşır suyu…. Çamaşır suyunu su şişesine koymuşlar ve kahveyi de su diye çamaşır suyu ile yapmışlar… Bu nasıl bir duyarsızlık… Yok artık bir kahve keyfide yapılamayacak dışarıda… Şaka gibi, garsona önce sen iç sonra ben mi demeliyiz… Duyarsızlık ,umursamazlık almış başını gidiyor… Tekrar ediyorum DENETİM yok…
Peki ders çıkarabildik mi?
Sanmıyorum.
Çünkü bu ülkenin en büyük sorunu artık saklanamıyor:
Dünyanın hiçbir yerinde denetim bu kadar zayıf, ceza bu kadar cılız, vicdan bu kadar sessiz değildir.
Biz değişmezsek, bu ülkenin kaderi değil, kusuru aynı şekilde sürüp gidecek.
Üstelik yalnızca yabancılar değil; kendi çocuklarımız da bu düzenin kurbanı.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Parfüm İmalathanesindeki Gerçek; Çocuk Ölümleri
Ruhsatsız parfüm imalathanesinde yanarak ölen küçücük çocuklar…
Evet, çocuklar!
Sigortasız, kayıtsız, hiçbir güvenlik önlemi olmadan çalıştırılan bedenler.
Resmi kayıtlarda ‘’boş arsa’’ görünen kaçak iş yeri…
Ruhsat? Yok.
Denetim? Yok. Sorumlu yok
Alkol dolu bidonlar arasında çalışan çocuk işçiler…
Yangın çıktığında kaçacak kapısı bile olmayan ölüm tuzağı… Bu düzene başka bir ad verilemez.
Çocuk emeğini sömürüp ölüm saçmak…
Bazıları parfüm satarak para kazanıyor, bazıları ise bu oyunun sonunda çocuklarını toprağa gömüyor.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Para Uğruna Yitirilen Canlar
Yetmedi…
Ve gelelim bir diğer büyük utanca…
Özel hastane rezaletleri…
Almanya’nın tıbben uygun bulmadığı ameliyatı “Parası varsa yaparız” diyerek kabul eden bir özel hastane, Antalya’da estetik operasyon, genç bir Alman kadını ölüme götürdü.
Anestezist bile eli titreyerek giriyorsa o ameliyata, bunun adı estetik değil: risk ticaretidir.
Bilimsel yayınlarda komplikasyon oranı düşük görünebilir ama sahadaki gerçek bambaşkadır:
Sayısız kötü örnek, sayısız kayıp…
Kanser ameliyatında insan “zorunluydu” diyebilir ama burada?
Bedeni putlaştırıp ruhu yok eden çarpık estetik anlayışı…
Havalimanında turist bekleyen simsarlar, komisyoncular…
Cilt güzelleşsin diye insanlar ölüyor; çünkü sistemin tek kutsalı para.
Her şeyin maliyeti yükseldi ama bir tek insan hayatı ucuzladı.
Ve ne yazık ki bu ülkede ölüm artık bir istatistik; sorumluluk ise kimsenin üzerine yapışmayan bir gölge.
Son sözü saklamaya gerek yok:
Bu ülkede kimse “kader” yüzünden ölmüyor.
Bu ülkede insanlar ihmal yüzünden, açgözlülük yüzünden, denetimsizlik yüzünden ölüyor.
Ve biz sustukça, her ölümün gerçek katili aslında hepimiz oluyoruz.
Önceki sayfa
Sayfa başına git
|
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
