Çalıştayın açılışında konuşan Antalya Kent Konseyi Başkanı Semanur Kurt, “Günümüzde dünya nüfusunun %55'inden fazlası kentlerde yaşıyor. Bu oran 2050 yılında %68'e ulaşacak. Kentleşme hızla artarken, su kaynaklarımız aynı oranda artmıyor. Aksine, iklim değişikliği, kirlenme ve plansız tüketimle birlikte su kaynaklarımız tehdit altında. Bu noktada aklımıza şu soru geliyor: Kentlerimizi nasıl daha dirençli, daha verimli ve daha sürdürülebilir olmanın yolu entegre ve sürdürülebilir su yönetimi politikalarından geçiyor.” dedi.
Makina Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. İbrahim Atmaca da “Binalarda Su Kullanımı İçin Tasarruf Yöntemlerinde Karşılaşılan Mühendislik Sorunları” başlıklı sunumda, güneş enerjili sıcak su sistemleri kaynaklı kayıpların azaltılması, gri su geri kazanımı, yağmur suyu hasadı ve otel tesislerindeki buharlaşma kayıplarına karşı önlemler konularını ele aldı. Suyun verimli kullanımı için kamuoyunun bilinçlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Suyun maliyetinin ödeniyor olması kullanımı için yeterli olmamalı, tüketimi azaltacak tedbirlerin alınması teşvik edilmelidir” diyerek belirli kıstaslara bağlı olarak kota tanımlanması gerektiği önerisinde bulundu.
Bunun yanı sıra broşürler, kamu spotları ve teşviklerle vatandaşların tasarrufa yönlendirilmesi gerektiğini söyleyen Atmaca, yerel yönetimlerin suyu tekrar kullanmaya yönelik sistemleri teşvik etmesi gerektiğini belirterek, “Etkin bir yağmur suyu hasadının önünü açmak için depo hacmi başta olmak üzere yapılacak uygulamanın tamamının bir standarda bağlanması sağlanmalıdır. Gri su geri kazanım sistemi ise 200 daire üzerinde site ya da en az 200 yatak kapasiteli turizm tesis binaları için inşai bir gerek olarak yapı şartnamelerinde yer almalı ya da yönetmeliklerle kurulumu mecbur tutulmalıdır.” dedi.
Atmaca ayrıca, PV destekli pompalı sistemlerle hem su kaybının azaltılabileceğini hem de görsel kirliliğin önlenebileceğini ifade etti ve turizm tesislerinde su tüketimini azaltmak için peyzajda kurakçıl uygulamalar, havuz kapasitelerinin düzenlenmesi ve iklimlendirmede verimlilik artırıcı önlemler alınması gerektiğini ifade etti.
Antalya İl Merkezi ve çevresinde yürütülen su yönetimi çalışmaları kapsamında, mevcut ve planlanan su kaynakları etkin bir şekilde değerlendirilmektedir. Özellikle yer altı barajları, suni besleme projeleri ve rehabilitasyon çalışmalarıyla kuraklık tehdidine karşı dayanıklılık artırılmakta; barajlar, göletler ve yastık kuyuları gibi yapılar aracılığıyla suyun verimli kullanımı hedeflenmektedir.
Sulama tesislerinin durumu düzenli olarak izlenmekte, kritik ve kısıntılı bölgelerde stratejik planlamalar yapılmaktadır. Ayrıca, bölge içi su transfer projeleriyle kaynaklar arasında denge sağlanması amaçlanmakta; kaçak kullanım, plansız sulama ve çiftçi talepleri doğrultusunda değişen desenler gibi zayıf yönler üzerinde de denetim ve bilgilendirme çalışmaları sürdürülmektedir. Antalya’nın su potansiyelini korumak ve gelecek nesiller için sürdürülebilir kılmak adına yapılan bu çalışmalar, vatandaşlarımızın desteği ve kamu kurumlarının iş birliği ile devam edecektir.
Su yönetimine bütüncül bir bakışla yaklaştığını vurgulayarak, içme suyu kalitesi, atık su yönetimi, geri kazanılmış su kullanımı, kurumsal hizmet kalitesi ve afet direncinin bir bütün olarak ele alındığını belirtti. Su verimliliği ve sürdürülebilirlik, ASAT’ın temel çalışma alanlarının merkezinde yer alıyor.
Antalya’nın Su Kaynaklarının Durumu
Yeraltı Sularına Bağımlılık: Antalya'nın içme suyu kaynaklarının %98’i yer altı sularına dayanıyor. Bu nedenle yer altı su hareketlerinin sürekli izlenmesi ve korunması büyük önem taşıyor.
Kuraklık ve İklim Değişikliği: Antalya genelinde yağışların azalması ve sıcaklıkların artmasıyla birlikte kuraklık önemli bir sorun haline geldi. Korkuteli, Elmalı, Döşemealtı ve Gündoğmuş gibi ilçelerde kuraklık daha yoğun hissediliyor.
Yeraltı Suyu Seviyesi Düşüşü: 2010 yılında 80–140 metre arasında olan su seviyeleri, günümüzde 140–250 metre derinliğe kadar inmiş durumda. Bu durum hem maliyetleri artırıyor hem de erişimi zorlaştırıyor.
Kuyuların Kuruması: Bazı bölgelerde (örneğin Dağbeli, Korkuteli) su kuyularında artık verim alınamıyor; bazı kuyular kuruma noktasına geldi.
Bilimsel ve Teknik İzleme Çalışmaları
İzotop Hidroloji Yöntemleri: Yer altı suyu hareketlerini, kaynaklarını ve yüzeye çıkış noktalarını izlemek için izotop analizleri kullanılıyor. Bu yöntemle, örneğin 15 m³/sn debiye sahip bir kaynağın, yaklaşık 18 km yer altında yol kat ettiği tespit edilebiliyor.
Koruma Alanları: 242 adet içme suyu kaynağı için mutlak, 1. ve 2. derece koruma bölgeleri belirlenmiş durumda. Bu alanlarda yapılaşma ve müdahaleler mevzuatla sınırlandırılıyor.
Kaynaklar ve Altyapı
ASAT’ın hizmet alanı Demre’den Gazipaşa’ya kadar tüm ilçeleri kapsıyor.
Antalya genelinde:
60 yüzeysel su kaynağı,
83 yeni tespit edilen kaynak,
1.195 içme suyu kuyusu aktif olarak hizmet veriyor.
En önemli içme suyu kaynaklarından biri olan Kırkgöz’de de son yıllarda debide azalma görülüyor. Bu durum hem tüketim artışına hem de kuraklığa bağlanıyor.
İklim Verileri ve Gözlemler
Antalya'da son yıllarda hem meteorolojik hem de hidrolojik kuraklık etkileri daha sık ve yoğun görülmeye başlandı.
Kuraklık haritalarında son 6 ayda ciddi bozulmalar meydana geldi. Bu da su kaynaklarının sürdürülebilirliğini tehdit eden önemli bir gösterge.
Kurumsal Yaklaşım ve Gelecek Perspektifi
ASAT, sadece mevcut durumu yönetmekle kalmıyor; aynı zamanda iklim değişikliğine uyumlu, çevresel sürdürülebilirliği gözeten uzun vadeli stratejiler geliştiriyor.
Tüm ilçelerin su potansiyeli, ihtiyaçları ve sorunları ayrı ayrı değerlendirilerek hizmet sunuluyor.
DSİ (Devlet Su İşleri) ile iş birliği halinde, kaynakların korunmasına yönelik bilimsel ve teknik projeler yürütülüyor.
Sonuç ve Öneriler
Levent Hansu’nun sunumu, Antalya’nın su kaynaklarının sürdürülebilirliği açısından mevcut durumun oldukça kırılgan olduğunu ortaya koymuştur. Yer altı sularına olan yoğun bağımlılık, iklim değişikliğinin etkileri ve kaynaklardaki azalma birlikte ele alındığında, şu öneriler ön plana çıkmaktadır:
Su tüketiminin azaltılması ve verimliliğin artırılması,
Geri kazanılmış su kullanımının yaygınlaştırılması,
Koruma alanlarının denetiminin artırılması,
Kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve katılımcı yönetim anlayışının güçlendirilmesi.
Denizlerimiz Paylaşımın Değil, Korumanın Alanı Olmalı
Bugün denizler çok sayıda kullanıcının talepleriyle karşı karşıya. Mavi ekonomi söylemleriyle birlikte denizler enerji üretiminden balıkçılığa, turizmden taşımacılığa kadar birçok sektöre parsel parsel tahsis edilmeye çalışılıyor. Ancak bu çoklu kullanım baskısı, denizlerimizin ekolojik taşıma kapasitesini zorluyor ve kirlenmeyi artırıyor. Özellikle karasal ve denizel kaynaklı atıklar —sintine suları, atık sular, katı atıklar, balast suları, emisyondan kaynaklı hava kirliliği gibi— ekosistem üzerinde ciddi tehdit oluşturuyor.
Antalya Körfezi'nde yapılan çalışmalar, yalnızca 2018 yılında 1.591 ton sintine suyunun toplandığını, 2025'e kadar bu miktarın 2.400 tonlara çıkabileceğini gösteriyor. Ne yazık ki bazı atık alım noktaları, başvuru yapılmasına rağmen gemilerin atıklarını almıyor. Bu tür boşaltımlar çevreyi doğrudan tehdit ettiği gibi, cilt yoluyla veya yutularak alınan ağır metaller kansere kadar uzanan sağlık risklerine yol açabiliyor. Özellikle Kaleiçi ve Yat Limanı gibi tarihi ve turistik alanlar bu riskten fazlasıyla etkileniyor. Kıyılarımızda gözlemlenen su kalitesindeki düşüş, artan yosunlaşma ve yağ tabakaları artık yalnızca bir çevre sorunu değil, aynı zamanda halk sağlığı sorunudur.
Antalya'nın Çevre Sorunları ve Çözüm Arayışları Mercek Altında
Antalya'da kıyı, dere ve akarsulardaki kirlilik ve kirletici taşınımı, bölgenin ekolojik dengesini tehdit eden önemli bir sorun olarak öne çıkıyor. Yapılan araştırmalar, özellikle azot ve fosfor gibi maddelerin sucul ortamlarda artışının kalıcı etkilere ve ötrofikasyona yol açabildiğini, hatta sucul ortamların tamamen kurumasına neden olabildiğini gösteriyor. Bu kirliliğin başlıca kaynakları arasında evsel ve endüstriyel atıksular, tarımsal gübreler, zeytinyağı tesislerinin atıkları, plastikler ve katı atıklar ile deterjanlar gibi maddeler bulunuyor. Deniz kirliliği özellikle insan yoğunluğunun fazla olduğu koylar, körfezler ve iç denizlerde kendini gösterirken, deniz çöplerine en çok akarsu ağızları ve limanlarda rastlanıyor.
Antalya, tarımsal üretimde Türkiye'nin önde gelen illerinden biri olmasına rağmen, bu durum beraberinde ciddi çevre kirliliği potansiyelini de getiriyor. Özellikle gübrelerin aşırı kullanımı, yeraltı su kaynaklarının kirlenmesine neden oluyor. Zeytinyağı üretim tesislerinin atıklarının bertarafı konusunda yaşanan sıkıntılar da akarsu ve toprak kirliliğine yol açan önemli bir etken olarak dikkat çekiyor. Sera atıkları ve bu atıklarda kullanılan plastik ipler de kompost ve gübre üretimini engelleyerek ayrı bir sorun teşkil ediyor.
Turizm sektörünün yoğunluğu, tek kullanımlık plastiklerin aşırı tüketimi ve hızlı nüfus artışının getirdiği çarpık kentleşme, Antalya'nın çevre yükünü artıran diğer önemli faktörler arasında yer alıyor. Küçük sanayi sitelerindeki altyapı eksiklikleri ve atıksu bertaraf sorunları da kirliliğin artmasına katkıda bulunuyor. Arıtma çamurlarının yönetimi ve bertarafı da maliyetli ve zorlu bir süreç olarak karşımıza çıkarken, zaman zaman bu çamurların boş arazilere atıldığı vakalar yaşanıyor.
Bu kapsamlı çevre sorunlarına karşı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından denetimler gerçekleştiriliyor. 2024 yılında gerçekleştirilen 1611 çevre denetiminin 513'ü su kirliliği odaklı olup, Çevre Kanunu kapsamında ihlal tespit edilen 286 faaliyet sahibine toplam 97.684.000 TL tutarında 326 idari yaptırım uygulanmıştır. Bu yaptırımların 35'i doğrudan su veya toprak kirliliği nedeniyle kesilmiştir. Antalya'nın karşı karşıya olduğu bu ciddi çevre sorunlarının çözümü için kurumlar arası işbirliğinin güçlendirilmesi, nitelikli bertaraf tesislerinin kurulması, halkın ve işletmecilerin çevre bilincinin artırılması ve sürdürülebilir çevre politikalarının hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır
Binalarda Su ve Enerji Verimliliği İçin Yenilikçi Çözüm Önerileri Gündemde
Yapı sektöründe su ve enerji tüketiminin azaltılmasına yönelik somut çözüm önerileri dikkat çekiyor. Uzmanlar, özellikle güneş enerjisiyle sıcak su sistemlerinin modernize edilerek pompalı sistemlere geçilmesi, depoların bina içlerine alınması ve bu pompaların küçük güneş hücreleriyle desteklenmesi gerektiğini vurguluyor. Bu sayede hem su kayıplarının önüne geçilmesi hem de hijyen ve enerji verimliliğinin artırılması hedefleniyor. Ayrıca, duş, mutfak ve çamaşır sularını içeren gri suyun geri kazanılarak özellikle tuvalet rezervuarlarında kullanılmasıyla %25'e varan su tasarrufu sağlanabileceği belirtiliyor. Bu sistemlerin büyük ölçekli konut projeleri ve turizm tesislerinde uygulanabilirliği ve ekonomikliği öne çıkarken, gri sudaki ısının ısı pompalarıyla geri kazanılmasının hem enerji maliyetlerini düşüreceği hem de karbon salınımını azaltacağı ifade ediliyor.
Yağmur suyu hasadının daha etkin kullanılabilmesi için mevcut yönetmeliklerin detaylandırılarak standart bir hesap metodolojisi oluşturulması ve gelecekteki iklim projeksiyonlarının dikkate alınması çağrısı yapılıyor. Özellikle turizm tesisleri ve büyük binalardaki soğutma kulelerinden kaynaklanan ciddi su kayıplarına dikkat çekilerek, enerji verimli iklimlendirme sistemlerinin yaygınlaştırılması ve su kullanımına yönelik tesis bazlı kota uygulamalarının hayata geçirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Bu önerilerin, su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir bir gelecek için kritik öneme sahip olduğu belirtiliyor.
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
|||||
|
|
![]() Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım. |
![]() |
||||||||||||
|
||||||||||||
![]() |
||||||||||||
![]() Koç ![]() 21 Mart - 20 Nisan
|
||||||||||||
![]() |
||||||||||||
|
||||||||||||
![]() |
||||||||||||
|
||||||||||||
![]() |